Çocuk Alerji Polikliniğimiz astım, egzersize bağlı astım, sadece öksürük ile seyreden astım, alerjik rinit (alerjik nezle), ürtiker (kurdeşen) ve anjiyoödem, atopik dermatit (egzama), anafilaksi (alerjik şok), besin alerjisi, ilaç alerjisi, venom (arı) alerjisi, mastositoz, tekrarlayan hırıltı/hışıltı, kronik öksürük gibi tüm alerjik hastalıkların tanı ve tedavisinde çağdaş teknolojik testler rehberliğinde tıbbi hizmet sunuyor. Solunum yolu alerjileri, arı alerjisi ve besin alerjilerinde dil altı, enjeksiyon ve ağız yolu ile immünoterapi (alerji aşı tedavisi, desensitizasyon, duyarsızlaştırma) tedavisi uygulanıyor.  
 
Bölümümüzde poliklinik odaları, deri testleri, ilaç ve besin provokasyon (yükleme) testleri ile immünoterapi (alerji aşı tedavisi) tedavisinin yapıldığı alerji test odası ve gözlem ünitesi, solunum fonksiyon testleri, bronş ve egzersiz provokasyonu için solunum fonksiyon laboratuvarı bulunuyor. Daha yakın izlem gerektiren yüksek riskli hastalar, pediatri yataklı servisi veya çocuk yoğun bakım ünitesine yatırılarak besin, ilaç yükleme testleri veya ilaç desensitizasyonları yapılabiliyor.
 

Çocuk Alerji Bölümü Test & Tedavi ve Uygulamaları Nelerdir?

 
  • Kapsamlı Spesifik IgE Ölçümü:Alerjik hastalıklarda tanı amacı ile polen, ev tozu akarı/mite, besinler, hayvanlar (kedi, köpek, at, hamamböceği, v.b.), küf mantarları ve arılara yönelik kapsamlı spesifik IgE ve komponent spesifik IgE ölçümü.
  • Çoklu moleküler Tanı Testleri: 1 ml kan ile bir seferde 300 farklı alerjen bakabilen yöntemler.
  • İmmünoterapi Tedavisi: Polenler, ev tozu akarı, kedi, köpek, at, küf mantarları, hamam böceği, lateks (kauçuk), bal arısı, eşek arısı ve çok sayıda besine karşı alerji deri testleri yanında uygun ve gerekli hastalar için immünoterapi (koldan aşı veya dilaltı uygulanan alerji tedavisi) tedavisi.
  • Besin Yükleme Testleri: Besin alerjilerinin tanısını koymak ve besine karşı reaksiyonun devam edip etmediğini göstermek amacıyla besin yükleme testleri (besin provokasyon testi).
  • Besin İmmünoterapi Tedavisi: İnek sütü ve yumurta alerjili çocuklar için fırınlanmış ürünler ile besin immünoterapi tedavisi.
  • İnek Sütü Alerjisi ve Çoklu Besin Alerjilerinde Beslenme: Yetersiz kalsiyum, D vitamini ve protein alımının diyet günlükleri ile belirlenmesi, diyetisyen iş birliği ile yaşına uygun günlük kalsiyum, protein alımının düzenlenmesi.
  • İlaç Alerjilerinde Tanıya Yönelik Olarak Penisilin Ve Diğer Antibiyotikler, Anestezikler, Ağrı Kesiciler İle Deri Testleri Ve İlaç Provokasyon Testler
  • Spirometrik ve Pletismografik Ölçümler: Solunum fonksiyon testi laboratuvarında astım ve diğer solunum yolu hastalıklarının tanı, tedavi ve izlemi için spirometrik ve pletismografik ölçümler.
  • İmpulse Osilometre Testi: Beş yaşından küçük çocuklarda solunum fonksiyon testi yapabilme imkanı veren impulse osilometre testi.
  • Tanı testleri: Arı alerjisine yönelik bal arısı, yaban arısı (eşek arısı) ve sarıca arıya özgü tanı testleri
  • İzlem ve Destek Tedavisi: Alerjik hastalıklar için gerektiğinde alerjist, diyetisyen ve psikiyatrist-psikolog iş birliğiyle izlem ve destek tedavisi.
  • Polen Sayımları

Bölümümüzde 2018’den itibaren Ankara Üniversitesi Fen fakültesi Biyoloji Bölümü Deneysel Palinoloji Laboratuvarı iş birliğiyle Koç Üniversitesi Hastanesi çatı katına yerleştirilen Burkard polen sayım cihazı ile düzenli polen ve mantar sayımı yapılıyor.
 
  • Besin alerjisi (IgE aracılı ve IgE aracılı olmayan)

IgE aracılı besin alerjisine yönelik çok sayıda besin ile deri testi ve kan testi yapabiliyoruz. Yükleme testlerimizi de farklı şiddette hastalara göre düzenleyebiliyoruz. Bu testler besin alerjisinin şiddetine göre planlanıyor ve poliklinik içindeki alerji test odasında 4-6 saatlik gözlem ile yapılıyor. Ayrıca yüksek riskli hastalarda besin yükleme testleri servis ya da çocuk yoğun bakım ünitesine 1 gece yatırılarak yapılabiliyor.
 
  • Besin alerjilerinde özellikle gaitada kan ile başvuran alerjik proktokolit veya kusma, ishal, kilo alımında duraklama, yetersiz kilo alımı ile tanı konan besin proteinine bağlı enterokolit sendromu veya çoklu besin alerjisinde hastaya özel besin değeri yüksek alerjik olmayan gıdalar ile hazırlanmış örnek menüler diyetisyen iş birliği ile hazırlanmakta ve bebeklerin gelişimleri, kilo alımı yakından izlenmektedir.
  • Diğer bölümler ile iş birliği:

IgE aracılı olmayan besin alerjili hastaların bir kısmının, çocuk alerji ve çocuk gastroenteroloji bölümleriyle birlikte izlenmesi gerekir. Bölümümüzde eozinofilik özofajitli hastaların aralıklı kontrolleri, besin proteinine bağlı enterokolit veya enteropati düşünülen hastaların ayırıcı tanısı, endoskopik ve patolojik incelemeleri, malnütrisyon sorunlarının izlemi ve tedavisi çocuk gastroenteroloji, diyetisyen ve patoloji ekipleri ile birlikte yapılır.
 


Çocuk Alerji Bölümü Alt Servisleri

  • Poliklinik, gözlem ünitesi, yatan hasta servisi, acil servis, çocuk yoğun bakım ünitesi.
  • Alerji test odası: Alerji deri testleri, besin ve ilaç yükleme testleri.
  • Alerji laboratuvar hizmetleri: Gelenekselleşmiş deri testleri ve alerjen ekstrakt spesifik ölçümleri yanında hastanemizde alerjenlerin protein fraksiyonlarına/komponentlerine yönelik spesifik IgE ölçümleri tek tek (RAST yöntemi) veya çoklu panel (mikroarray yöntemi) ile yapılabiliyor.
  • Solunum fonksiyon testi laboratuvarı: Spirometri ve pletismografi yanında 3-4 yaştan itibaren çocukların yapabileceği daha basit bir yöntem olan Impulse ossilometry (IOS) ile bronkodilatör reversibilite testleri yapılarak astım hastalığı ayırıcı tanısı ve izlemi yapılabiliyor.

"Çocuk Alerji polikliniğimizde Pazartesi günleri saat 13:30-16:30 arası, Perşembe günleri saat 13:30-14:30 arasında Ürtiker Polikliniği yapılmaktadır."

 "Çocuk Alerji polikliniğimizde Pazartesi günleri saat 10:00-12:30 arası, Salı günleri saat 13:30-15:00 arasında Atopik dermatit Polikliniği yapılmaktadır."

 "Çocuk Alerji polikliniğimizde Çarşamba günleri saat 13:30-16:30 arası, Cuma günleri saat 13:30-15:30 arasında Anafilaksi Polikliniği yapılmaktadır."
 

SIK SORULAN SORULAR

Alerjik hastalıklar, astım, atopik dermatit (egzama), ürtiker (kurdeşen), anjiyoödem, herediter anjiyoödem, alerjik rinit (alerjik nezle), besin alerjileri, ilaç alerjileri, anafilaksi (alerjik şok), arı alerjileri, immünoterapi (alerji aşı tedavisi), mastositoz, kronik öksürük, tekrarlayan hırıltı/hışıltı, egzersize bağlı astım, sadece öksürük ile seyreden astım, polen besin alerji sendromu, horlama/burun tıkanıklığı ayırıcı tanısı konularında hizmet veriyoruz.
Çocuklarda ortaya çıkan alerjik hastalıklar doğumdan hemen sonra başlayabilir. Alerjik hastalıklar çocuğun yaşına göre belirli bir kronolojik sıra izleyerek ortaya çıkmaktadır. Doğumdan itibaren en sıklıkla bebekler deride egzama bulguları veya besin alerjisi yakınmaları ile başvururlar. Yaş ilerledikçe egzama ve besin alerjisi sıklığı azalırken 3 yaş sonrasında solunum yoluna ait hastalıklar olan astım ve alerjik rinit (alerjik nezle) yakınmaları nedeniyle doktor başvuruları artmaktadır.
 
Ev tozu akarları en önemli ev içi alerjendir. Akarlar, kapalı ortam diye söylenen ev içi ortam havasında bulunur. Bu canlılar, ortalama 0.33 mm boyutta olup gözle görülemeyecek kadar küçüktürler. Bulundukları yerde insanların deri artıkları, tüy, iplik kırıntılarıyla beslenirler. Akarların dışkı artıklarında, insanlarda alerji oluşturabilen maddeler bulunur.
 
Akarlar, ılık ve nemli ortamları severler. Akarların yaşayabilmesi için ortamın nem oranının %50’nin üzerinde olması gerekir. Deniz kıyısındaki bölgelerde ev içlerinde oldukça fazla sayıda akar bulunur. Deniz seviyesinden yükseklik ve denize olan mesafe arttıkça ve nem azaldıkça sayıları azalır.
 
Ev tozu akarları, ev içinde en yoğun olarak yünlü eşyalarda, özellikle yatak, yastık, yorgan, halı, kumaş kaplı eşyalar, kumaş perde, örtü, pelüş oyuncaklarda ve ev tozu içinde bulunur. Akarların buralarda daha yoğun bulunmasının nedeni beslenebilecekleri deri döküntülerinin daha fazla olmasıdır.
 
Alerjik hastalıklarla (astım, alerjik nezle, alerjik egzama) ilişkili yakınması olan kişilere alerji uzmanı gözetiminde yapılan deri testleri ve/veya kanda alerjene karşı antikor (spesifik IgE) ölçümü ile tanı konur. Tanı koymak için sadece test sonuçları yeterli değildir. Test sonuçları ile kişinin yakınmaları arasında ilişki olmalıdır.
Akar alerjisi ile mücadelede en önemli yöntem maruziyeti azaltmaktır. Akarları, evden tamamen yok etmek mümkün olmasa da bazı önlemlerle sayılarını azaltmak mümkündür.
Çapları 10-100 μm boyutunda değişen polenler bitkilerin çiçeklerinde bulunur ve rüzgarla veya böceklerle taşınırlar, ağaçlar, çayır otları ve yabani otlar olmak üzere 3 kaynaktan köken alırlar.
Polenler, polen alerjisi olan kişilerde alerjik rinit (alerjik nezle), alerjik konjonktivit (göz nezlesi), astım, ürtiker (kurdeşen), atopik dermatit (egzama) bulgularının ortaya çıkmasına veya bulguların artmasına neden olur.
Alerjik rinitli çocuklarda alerjene maruz kaldıktan kısa bir süre sonra hapşırma, burunda kaşınma, burun akıntısı ve/veya burun tıkanıklığı görülür. Çocuklar sık sık burunlarını yukarı doğru sildikleri için bu harekete alerjik selam denir; bu hareket nedeniyle burun üstünde yatay bir çizgi oluşabilir. Bu hastalığa genelde göz nezlesi (alerjik konjonktivit) de eşlik ettiğinden gözlerde kızarıklık, kaşınma, sulanma sık görülür. Burun tıkanıklığı ve damarlardaki dolgunluk göz altlarında şişliğe ve koyu renge neden olur. Geniz akıntısı, baş ağrısı, öksürük eşlik edebilir.
Alerjik rinitin tanısında en önemli şey hastanın öyküsüdür. Belirtilerin ne zaman, ne ile karşılaşıldığında ve nasıl ortaya çıktığı sorgulanmalıdır. Kandan yapılan alerjen seviyesi ölçümü (polen spesifik IgE) ve deriye uygulanan alerji testleri ile bireyin hangi partiküllere alerjisi olduğu saptanabilir. Alerji testleri yapmak için bir yaş sınırlaması yoktur, her yaş bebek ve çocukta yapılabilir.
Alerjik rinitin tedavisinde allerjenden kaçınma önlemlerinin alınması önceliklidir. Ayrıca buruna uygulanan burun spreyleri ve ağızdan alınan şurup ya da tabletler ile yakınmalar kontrol altına alınabilir. Alerjik hastalığın şiddeti ve hastanın durumu değerlendirilerek ilaç tedavilerinin hekim tarafından düzenlenmesi önerilir. Ayrıca alerjik yakınmaları yoğun olan ve ilaç tedavisine kısıtlı yanıt veren hastalara aşı tedavisi (immünoterapi) de uygulanabilir.
Astım akciğer içinde bronş denen solunum yollarının birçok hücre ve hücrelerden salınan maddenin katıldığı kronik bir hastalıktır. Kronik enflamasyon (iltihabi yanıt, yangı) tekrarlayan hışıltı/hırıltı (vizing), öksürük, nefes darlığı ve göğüs ağrısı ataklarına neden olur. Bu ataklar sırasında akciğerde bronşlarda farklı şiddette daralmalar olur.
Alerjik maddelerle (polen, akar, küf mantarı, kedi, köpek, hamam böceği, alerjik besinler, alerjik ilaçlar, arı gibi) karşılaşma sonrası nefes darlığı bulguları ortaya çıkar. Sıklıkla ailede (anne, baba ve kardeşler) astım veya başka alerjik hastalıklar (alerjik rinit-nezle, alerjik göz nezlesi, egzama, besin alerjisi) vardır. Astımlı hastalarda sigara, duman, kokular veya egzersiz gibi tetikleyiciler ile de nefes darlığı, öksürük ve hırıltı gibi yakınmalar sık görülür.
Bu hastalarda başlıca yakınma öksürüktür, nefes darlığı veya hışıltı (vizing) olmaz. Daha sıklıkla çocuklarda rastlanır ve tipik özelliklerinden biri de öksürüğün özellikle geceleri artmasıdır, gündüz yapılan tetkiklerde bronş daralması solunum fonksiyon testlerinde gösterilemeyebilir. Öksürük ayırıcı tanısında gastroözefageal reflü, postnasal drip (geniz akıntısı), kronik sinüzit, vokal kord disfonksiyonu (ses tellerinin kasılmasında sorunlar) araştırılması gerekebilir.
 
Fiziksel aktivite hastaların bir çoğunda var olan yakınmaları artıran bir etken iken bazılarında semptomları başlatan tek nedendir. Egzersize bağlı astım tipik olarak egzersiz tamamlandıktan 5 ile 10 dakika sonra başlar. Egzersiz sırasında da ortaya çıkabilir. Her türlü hava koşulunda egzersiz bronkospazma (hava yollarında daralma) neden olabilir. Ama en sık ve en şiddetli bulgular kuru ve soğuk hava solurken yapılan koşular sırasında görülür. Egzersiz öncesi veya sonrası nefes açıcı ilaç alımı ile semptomların önlenmesi /düzelmesi tanıda yardımcı olur. Kesin tanıda egzersiz testlerinden yararlanılır.
Astım tedavisinde bronş açıcı ve astım semptomlarını kontrol altına alan kontrol edici ilaçlar uygulanmaktadır. Bu ilaçların çoğunluğu aracı tüp ile püskürtme yoluyla veya kuru toz ilaçların doğrudan ağız yolu ile çekilmesi şeklinde uygulanır. Çocukların çoğunluğunda püskürtme ilaçlar tercih edilir. Çocuklarda püskürtme formundaki ilaçların aracı tüp aracılığı ile alınması önerilir. Böylece bronşlara daha fazla sayıda ilaç partikülü bronşlara ulaşır.
Astım ilaçları bağımlılık yapmaz. İlaçlarını düzenli kullanan hastaların hastalığı kontrol altına alınır, astım atakları azalır ve yaşam kaliteleri yükselir.
 
Sonbahar mevsiminin gelişi ile birlikte astımlı bireylerde alt solunum yolu yakınmalarının sıklığında ve şiddetinde artma riski yüksektir. Alerjik bireyler arasında da sonbahar mevsimindeki değişimlerden en fazla çocuklar etkilenir. Sonbaharda yaz mevsiminin bitmesi ile ısının azalması ve yağmurların artması, çevremizdeki virüs ve bakteri çeşitliliği ile sayısında değişikliğe neden olması, özellikle ev içi denilen kapalı ortamlarda geçirilen zamanın artması ile ev içi alerjenlere maruziyetin artması gibi nedenler şikayetlerin artmasına neden olur.
Bir önceki mevsimde (yaz aylarında) astım yakınmaları yaşayan, solunum fonksiyon testlerinde düşük değerlere sahip olan, birden fazla alerjik duyarlanması olan hastalarda (örneğin aynı bireyde hem ev tozu akarı hem hamam böceği alerjisi olması durumunda) risk daha fazladır.
Arının soktuğu yerde hafif ağrı, hafif şişlik ve kızarıklık herkeste görülebilen reaksiyonlardır ve normaldir. Ancak arı alerjisi olan kişilerde arı sokması sonrasında tüm vücutta yaygın kırmızılık, döküntü, kaşıntı, arının soktuğu yerlerden uzak bölgelerde şişlik, nefes borusunda veya dilde şişliğe (ödeme) bağlı nefes alamama, öksürük, hırıltı, kusma, karın ağrısı, tansiyon düşmesi, sersemlik gibi bulgular görülür. Burada reaksiyon arının soktuğu yer ile sınırlı kalmaz, solunum ve dolaşım sistemi gibi hayati sistemleri de etkiler ve bu reaksiyona anafilaksi (alerjik şok) denir. Bu bulgular olduğunda ise alerjik reaksiyonlar düşünülmeli ve hemen en yakın sağlık merkezine başvurulmalıdır.
 
Arı alerjisinde şu ana dek etkinliği kanıtlanmış ve tedavisüresi tamamlandığında koruyuculuğu %83-100 arasında bildirilen tek koruyucu tedavi yöntemi aşı tedavisi (venom immünoterapisi)’dir. Arı alerjisi saptanan kişilere arı immünoterapi tedavisi düşük dozlardan başlanarak doktor kontrolünde hastanın üst kol dış yüzünde deri içine enjeksiyon şeklinde yapılır. İmmünoterapi enjeksiyonu sırasında da alerjik reaksiyonlar görülebilir. Bu nedenle immünoterapi tedavisi mutlaka doktor gözetiminde yapılmalı ve enjeksiyondan sonra hasta en az 30 dakika gözlem altında tutulmalıdır.
Anafilaksi ani başlangıçlı, ciddi, hayatı tehdit edebilen alerjik reaksiyonları tanımlamak için kullanılmaktadır. En sık anafilaksi nedeni besinlerdir, özellikle çocuklarda besinlere bağlı anafilaksi erişkinlere kıyasla daha sık görülmektedir. Erişkinlerde ise ilaç ve arı alerjilerine bağlı anafilaksi çocuklara kıyasla daha sık görülmektedir.
Anafilaksi alerjik besinin alımından sonra hızla gelişen deride ürtiker ve ödem, solunumla ilgili öksürük, ses kısıklığı, hırıltı, nefes darlığı, sindirimle ilgilikusma, karın ağrısı ve ishal, dolaşımla ilgili hipotansiyon bulgularının görüldüğü şiddetli alerjik reaksiyondur. Eğer kişinin alerjik olduğu besini kazara aldığı biliniyorsa ve ardından sadece hipotansiyon ve buna bağlı sersemlik, kendinden geçme, bayılma yakınmaları olması anafilaksi tanısı koymak için yeterlidir. Besin alerjisi dışında ilaç alerjisi, arı alerjisi olan kişilerin de anafilaksi geçirme riski vardır. Anafilaksi tedavisinde ilk basamak tedavi Epinefrin/Adrenalin’dir. Epinefrin/adrenalin anafilaksi tedavisinde hayat kurtarıcıdır.
 
Egzama (atopik dermatit), sıklıkla erken çocuklukla döneminde başlayan kaşıntı ile seyreden kronik, tekrarlayıcı, enflamatuvar bir cilt hastalığıdır. Egzama çocuklarda görülen en sık deri hastalığıdır. Bazı hastalarda besinler ve solunum yolu ile alınan alerjenlere (polen, akar, kedi, köpek, küf mantarı gibi) karşı alerjik duyarlılık egzamaya neden olurken, bazı hastalarda neden bulunamamaktadır.
Derinin en önemli görevi bizi dış etkenlere karşı korumaktır. Ancak deri kuru ise ve deri hücrelerini birbirine bağlayan kilitler gevşek ise deri bariyer görevini yerine getiremez ve egzama ile diğer alerjik hastalıklar ortaya çıkması için uygun bir zemin oluşur.
İlk 2 yaştaki çocuklarda egzama öncelikle yüzü, saçlı deriyi, kol ve bacakların dış yüzünü tutmaktadır İki yaştan büyük çocuklarda ise kol ve bacakların kıvrım bölgelerinde egzama lezyonları görülmektedir.
Besin alerjisi besin alımını takiben ortaya çıkan besine özgü immün (bağışıklık sistemi) cevaptır. Erken tip besin alerjileri besin alımını takiben birkaç dakika veya saat içinde ortaya çıkan ürtiker (kurdeşen), anjiyoödem (şişlik), anafilaksi, rinit (burun akıntısı, hapşırma, burunda kaşıntı ve tıkanıklık), öksürük, hırıltı, nefes darlığı gibi bulgularla karakterizedir. Geç tip besin alerjileri ise genellikle besin alımından sonraki birkaç saat veya gün içinde ortaya çıkan inatçı kusma, ishal, kanlı gaita ve büyüme geriliği ile karakterize olup ‘besin proteini ilişkili enterokolit’, ‘besin proteini ilişkili proktokolit’ ve ‘eozinofilik gastrointestinal hastalıkları’ (eozinofilik gastrit/duodenit/gastroenterit/kolit) içerir.
 
Hemen her besin alerjiye neden olabilir. Ancak bazı besinler farklı toplumlarda, o toplumun beslenme alışkanlıkları, kültürel özellikleri gibi faktörlerle ilişkili olarak diğerlerinden daha sık görülebilir. Ülkemizde besin alerjisine en sık yol açan besinler yumurta, inek sütü, fındık, fıstık, ceviz, mercimek, buğday, susam ve et olup soya, nohut ve balık daha az sıklıkta görülmektedir. Amerikan toplumunda ise yer fıstığı ve kabuklu deniz ürünleri alerjisi daha sık iken, ülkemizde fındık, mercimek ve susam alerjilerine diğer toplumlara göre daha sık rastlanmaktadır.
Besin alerjileri sıklıkla çocukluk döneminde ortaya çıkmakla birlikte yenidoğan döneminden itibaren herhangi bir yaşta görülebilir. Yumurta, inek sütü ve buğday alerjileri genellikle erken bebeklik ve çocukluk döneminde belirti vermeye başlarken kuru yemişlere bağlı alerjiler daha geç çocukluk döneminde başlayabilmektedir. Ancak son yıllarda 1 yaş civarında da fındık ve diğer kuru yemiş alerjilerine daha sık rastlandığı gözlenmektedir.
Besin alerjisi tanısı için kan ve deriden alerji testleri yapılmakla birlikte tanıda altın standart yöntem “besin yükleme testleri”dir. Hastanın klinik öyküsüne bağlı olarak hangi testlerin yapılacağının bu konuda deneyimli Alerji Hastalıkları Uzmanı tarafından belirlenmesi daha uygundur.
Besin alerjisinin tedavisinde reaksiyona neden olan alerjeni ve bu alerjeni içeren tüm gıda/ürünleri diyetten çıkarmak ve beraberinde çocuğun diyetini düzenlemek ve tüketebileceği alternatif gıdalar önererek büyüme gelişmesini desteklemek gerekir. Özellikle süt ve yumurta alerjisi olan bazı çocuklarda büyüdükçe alerjilerinde düzelme olmuyorsa fırınlanmış olarak veya besinlerin doğrudan kendileri ile immünoterapi (duyarsızlaştırma) tedavisi yapılabilir. Bu tedavi sırasında alerjik reaksiyonlar gelişebileceği için deneyimli merkezlerce yapılması uygundur.
 
İnek sütü protein alerjisi olan bebekler anne sütü alma imkanı yoksa normal bebek mamaları yerine hipoalerjenik mamaları kullanmalıdır.

Anne sütü alma imkanı olmayan çocuklarda inek sütü proteini alerjisi varsa normal bebek mamaları yerine hipoalerjenik mamalardan kullanmak gerekir. Hangi hipoalerjen mamanın kullanılacağı alerji uzmanı tarafından hastalığın tipi ve şiddetine ile hastanın yaşına göre belirlenerek rapor çıkarılır ve takiben mamalar eczanelerden temin edilebilir.
 
Çocukluk çağının en sık görülen besin alerjileri olan süt ve yumurta alerjileri sıklıkla çocuklar büyüdükçe geçmektedir. Geçme yaşı çocuktan çocuğa farklılık göstermektedir. Son yıllarda besin alerjisi sıklığının artışı yanında erken tip süt ve yumurta alerjisinin 6 yaş üzerindedaha yüksek oranlarda devam ettiği görülmektedir.
En sık antibiyotikler (örnek: penisilinler) ve ağrı kesiciler ile alerjik reaksiyonlar ortaya çıkar. Ayrıca anestezi sırasında (lokal anestezi genel anestezi) kullanılan ilaçlar, kanser ilaçları, mide ilaçları, epilepsi ilaçları ve röntgen çekiminde kullanılan ilaçlar da alerjik reaksiyonlara neden olabilir.