- İçindekiler
İç hastalıkları (dahiliye) ana bilim dalının alt dallarından olan nefroloji, böbreklerin anatomisini, fizyolojisini inceleyen, böbrek hastalıklarının tanı, tedavi ve takibi konusunda uzman bilim dalıdır. Nefrolog olarak da adlandırılan nefroloji uzmanları hipertansiyon gibi kronik hastalıklardan böbrek taşı, böbrek yetmezliği gibi böbrek hastalıklarına kadar böbrekleri etkileyen çeşitli sağlık sorunları konusunda bilgi ve deneyime sahip hekimlerdir.
Nefroloji Nedir?
Nefroloji, böbreklerin yapısı ve fonksiyonu hakkında araştırmalar yapan, böbrek hastalıklarının teşhisi, tedavisi ve takibi konusunda uzman bir bilim dalıdır. Vücudun sağında ve solunda konumlu olan ve normal şartlarda her insanda iki adet bulunan böbrekler nefron adı verilen yapılar sayesinde kanı zararlı maddelerden arındırma ve vücuttaki sıvı-elektrolit dengesini koruma noktasında önemli rol oynar. Bir diğer ifadeyle böbreklerin başlıca görevi atık maddeleri ve fazla sıvıyı idrar yoluyla vücuttan uzaklaştırırken vücudun tuz, potasyum ve asit dengesini sağlamaktır.
Ek olarak, kırmızı kan hücresi üretimi uyaran, kan basıncını dengelemeye veya vücuttaki kalsiyum metabolizmasını düzenlemeye yardımcı olan çeşitli hormonların sentezlenmesinde de böbrekler önemli rol oynar.
Vücutta adeta filtre görevi gören böbreklerin her ikisinin birden işlevini yerine getiremez hale gelmesi durumunda, ilaçlar gibi atıklar vücuttan uzaklaştırılmazsa birtakım hastalıklar ortaya çıkabilir. Bunun neticesinde vücutta sıvı tutulumu yani ödem, yüksek tansiyon (hipertansiyon), hiperkalemi olarak da bilinen kanda potasyum seviyesinin ani bir biçimde yükselmesi gibi komplikasyonlar oluşur. Bu nedenle böbrek hastalıklarından şüphelenilen durumlarda hastaların vakit kaybetmeden alanında uzman bir nefroloğa danışması önemlidir.
Çocuk Nefroloji Neye Bakar?
Pediatrik nefrolog olarak da adlandırılan çocuk nefroloji uzmanları yenidoğanlarda, çocuklarda, ergenlerde yani 18 yaş altındaki kişilerde görülen böbrek yetmezliği, yüksek tansiyon, kalıtsal böbrek hastalıkları, böbrek taşları, idrar yolu enfeksiyonları ve idrarda kan (hematüri) ve protein görülmesi dahil olmak üzere böbrek ve idrar yollarını etkileyen sağlık sorunları konusunda uzman doktorlardır.
Nefroloji Bölümü Hangi Hastalıklara Bakar?
Nefroloji bölümünde akut ve kronik böbrek yetmezliği hastalıklarına bakılır. Bunun yanı sıra nefroloji bölümü uzmanları böbrek fonksiyonu üzerinde olumsuz etkilere yol açabilen otoimmün hastalıklar (bağışıklık sisteminin kendi doku ve organlarını yabancı olarak algılaması ve onlara saldırması), hipertansiyon ve diyabet (şeker hastalığı) gibi kronik hastalıklar konusunda da bilgi ve donanıma sahiptir.
Nefroloji Hastalıklarının Belirtileri Nelerdir?
Böbrek hastalıkları dünya genelinde nüfusun %10’undan fazlasını etkileyen yaygın sağlık problemleridir. Böbrek hastalıkları, sinsi seyirli hastalıklar olup hastaların büyük çoğunluğunda bu durum ancak yapılan rutin tetkikler sonucunda fark edilebilir. Bununla birlikte böbrek hastalıkları bazı şikayetlerle de kendisini gösterebilir. Böbrek hastalıklarının belirtileri şu şekilde sıralanabilir:
- Bulantı, kusma
- Halsizlik ve yorgunluk,
- Cilt kuruluğu ve kaşıntı,
- Böbrekteki hasara bağlı olarak daha çok ya da daha az idrara çıkma ihtiyacı,
- İdrara protein kaçağı olmasına bağlı olarak göz çevresinde şişlikler,
- Böbreklerin fazla suyu vücuttan uzaklaştırma işlevini yerine getirememesi durumunda bacaklarda şişlik,
- İştahsızlık.
Nefroloji Bölümü Hangi Hastalıkları Tedavi Eder?
Nefroloji bölümünde böbrekleri doğrudan ve dolaylı yoldan etkileyen hastalıkların tanı ve tedavisi yapılır. Nefrologlar tarafından tedavisi yapılan bazı hastalıklar aşağıdaki gibidir:
- Hipertansiyon: Hipertansiyon, halk arasında yüksek tansiyon olarak bilinen, kan basıncının normal seviyelerin üzerinde seyretmesi durumudur. Kan basıncı, kalbin pompaladığı kanın damar duvarına yaptığı basınç olarak tanımlanır. Hipertansiyon uzun süre kontrol edilmediğinde kalp, beyin, damarlar ve özellikle böbrekler gibi hayati organlarda hasara yol açabilir. Böbrekler, kan basıncını düzenleyen hormonlar salgılayarak vücutta sıvı dengesini sağlar. Bu nedenle böbrek sağlığı, hipertansiyonun kontrolü açısından hayati bir öneme sahiptir. Böbrek hastalıkları, hipertansiyonun hem nedeni hem de sonucu olabilir. Kronik böbrek hastalığı, böbreklerin vücuttaki atıkları yeterince süzememesi nedeniyle hipertansiyona yol açabilir. Ayrıca kontrolsüz yüksek tansiyon, böbreklerdeki damarların zarar görmesine neden olarak böbrek fonksiyonlarını bozabilir ve sonunda böbrek yetmezliğine kadar giden ciddi sorunlar yaratabilir. Bu kısır döngü, hipertansiyonun düzenli kontrol ve tedavi edilmesini zorunlu kılar. Hipertansiyonun kontrolü için düzenli tansiyon ölçümleri yapılmalı, sağlıklı bir yaşam tarzı benimsenmeli ve gerekirse hekim önerisi doğrultusunda ilaç tedavisi uygulanmalıdır. Yüksek tansiyona erken müdahale edilmesi, böbrek sağlığını korumanın yanı sıra genel sağlık üzerinde de olumlu etkiler sağlayacaktır.
- Ödem: Ödem, vücutta sıvı birikimi sonucunda dokular arasında şişlik oluşmasıdır ve genellikle bacaklar, ayak bilekleri, eller ve yüz gibi bölgelerde kendini gösterir. Ödem, birçok farklı hastalığın belirtisi olabilir, ancak böbrek hastalıklarıyla olan ilişkisi dikkat çekicidir. Böbrekler, vücudun sıvı ve elektrolit dengesini düzenleyen organlardır; bu nedenle böbrek fonksiyonlarındaki bozukluklar, vücudun fazla sıvıyı atamaması sonucunda ödeme yol açabilir. Böbrek hastalıklarında görülen ödem, genellikle nefrotik sendrom gibi böbreklerin görevini tam olarak yerine getiremediği durumlarda ortaya çıkar. Nefrotik sendrom, böbreklerden aşırı protein kaybına yol açarak kanda albümin seviyelerinin düşmesine ve bu durumun dokularda sıvı birikimine neden olmasına yol açar. Ayrıca, böbrek yetmezliği olan hastalarda vücutta su ve tuz tutulumu artabilir, bu da ödeme neden olan bir başka önemli faktördür. Böbreklerin yanı sıra, kalp yetmezliği, karaciğer hastalıkları ve lenfatik sistem bozuklukları gibi durumlar da ödeme neden olabilir. Ancak böbrek kaynaklı ödemlerde, genellikle idrar çıkışında azalma, göz kapakları ve yüzde belirgin şişlik gibi belirtiler öne çıkar. Bu tür belirtiler, altta yatan böbrek hastalığının erken teşhis edilmesi açısından önem taşır. Ödemin tedavisi, altta yatan nedene bağlı olarak değişir. Böbrek hastalıklarına bağlı ödem durumunda, sıvı ve tuz kısıtlaması, idrar söktürücü ilaçlar ve gerektiğinde altta yatan böbrek hastalığının tedavisi uygulanır. Bununla birlikte, nefrolojik hastalıklarda ödemin kontrol altına alınabilmesi için düzenli takip ve böbrek fonksiyonlarının izlenmesi büyük önem taşır.
- Polikistik böbrek hastalıkları: Kistik böbrek hastalığı böbreklerin içerisinde veya çevresinde içi sıvı dolu kistlerin oluşması ile kendisini gösteren bir sağlık sorunudur. Özellikle 30 ilâ 50 yaşları arasındaki yetişkinleri etkileyen polikistik böbrek hastalığı en yaygın rastlanan kistik böbrek hastalığıdır. Böbreklerde ve böbrek çevresinde bulunan kistler zamanla böbreklerin fonksiyonunun bozulmasına ve böbrek yetmezliği gelişmesine neden olabilir.
- Nefrotik sendrom: Nefrotik sendrom, böbreklerde filtre görevi gören glomerüller olarak da adlandırılan küçük damarların meydana gelen bir hasar neticesinde proteini vücutta tutmak yerine idrara salması neticesinde ortaya çıkan bir sağlık sorunudur. Glomerüllerin başlıca görevi atıkları ve fazla suyu vücuttan uzaklaştırırken vücudun ihtiyacı olan proteini vücutta tutmaktır. Glomerüllerde hasar olduğunda albumin gibi proteinler vücutta kalmak yerine idrara karışır. Protein kaçağı neticesinde böbreklerin fonksiyonunu aniden yerine getiremez duruma geldiği akut böbrek yetmezliği gibi ciddi komplikasyonlar görülebilir.
- Kronik böbrek yetmezliği: Böbreklerin diyabetik böbrek hastalığı (kan şekerinin kontrol altına alınması neticesinde böbreklerdeki damarların hasar görmesi), hipertansiyon gibi sağlık sorunlarına veya uzun süreli ilaç kullanımı gibi çevresel faktörlere bağlı olarak işlevini yerine getiremez hale gelmesi kronik böbrek hastalığı olarak adlandırılır. Böbrek yetmezliği akut ve kronik böbrek yetmezliği olmak üzere iki farklı şekilde ortaya çıkabilir. Akut böbrek yetmezliği birkaç saat veya gün içerisinde ortaya çıkar. Kronik böbrek yetmezliğinde ise böbreklerde uzun süreli hasar söz konusudur (10).
- Nefrit: Mikropsuz böbrek iltihabı yani nefrit böbreklerdeki filtreleme görevi gören küçük yapıların yani nefronların hasar görmesi sonucunda ortaya çıkan bir böbrek hastalığıdır. Nefrit erken dönemde tanı konulmaz ve tedavi edilmezse kronik böbrek hastalığı yetmezliği gibi ciddi komplikasyonlara neden olabilir (11).
- Onkonefroloji: Kanser hastalarında görülen böbrek problemlerini inceleyen bir tıbbi alandır. Kanser tedavilerinde kullanılan ilaçlar ve tedavi yöntemleri, böbrekler üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Bu nedenle, kanser tedavisi gören hastaların böbrek fonksiyonlarının yakından izlenmesi ve korunması büyük önem taşır. Kanserin kendisi de doğrudan böbrekleri etkileyebileceği gibi, tedavi sırasında kullanılan kemoterapi, immünoterapi ve radyoterapi gibi yöntemler de böbrek hasarına yol açabilir. Kanser tedavileri sırasında kullanılan bazı kemoterapi ilaçları, böbrek hücrelerine toksik etki yaparak akut böbrek hasarına (ABH) neden olabilir. Aynı zamanda, bu ilaçlar kan damarlarında daralmaya ve böbreklerde oksijen eksikliğine yol açarak ciddi hasarlar yaratabilir. Bu durum, tedavi sürecinin kesintiye uğramasına ve hastaların yaşam kalitesinin düşmesine neden olabilir. Kanser tedavisinin yanı sıra, bazı kanser türleri de doğrudan böbreklerde hasar oluşturabilir. Örneğin, multipl miyelom gibi hematolojik kanserler, böbreklerde protein birikimine ve bunun sonucunda böbrek yetmezliğine yol açabilir. Bu nedenle, onkonefrolojide kanserin böbrekler üzerindeki etkileri multidisipliner bir yaklaşımla ele alınır. Onkonefroloji, kanser hastalarında böbrek sağlığını korumak için risk faktörlerinin belirlenmesi, uygun tedavi stratejilerinin seçilmesi ve böbrek fonksiyonlarının düzenli olarak izlenmesini içerir. Tedavi sırasında hastaların yeterli sıvı alımını sağlaması, böbrekleri toksik etkilerden koruyacak ilaç doz ayarlamalarının yapılması ve gerekirse koruyucu tedavilerin uygulanması kritik öneme sahiptir. Ayrıca, böbrek fonksiyonlarının sık aralıklarla değerlendirilmesi, olası komplikasyonların erken teşhisi ve tedavisi için gereklidir.
- Kalp ve Böbrek İlişkisi (Kardiyorenal sendrom): Kalp ve böbreklerin birbirini olumsuz etkilediği klinik durumları tanımlayan bir terimdir. Kalp yetmezliği, böbrek fonksiyonlarını bozabilir ve aynı şekilde böbrek hastalıkları da kalp sağlığını olumsuz etkileyebilir. Bu karmaşık etkileşim, kalp ve böbreklerin fizyolojik olarak birbirine bağlı olduğu gerçeğini ortaya koyar. Kardiyorenal sendrom, özellikle kalp yetersizliği veya kronik böbrek hastalığı olan hastalarda sıkça görülür ve bu hastalıkların yönetimini daha da zorlaştırır. Kardiyorenal sendromun birkaç farklı alt tipi vardır, ancak temel olarak iki ana mekanizma öne çıkar. Kalbin yetersiz pompalama fonksiyonu nedeniyle böbreklere yeterli kan akışının sağlanamaması ve böbreklerin sıvı ve elektrolit dengesini bozması sonucu kalbin daha fazla zorlanması. Kalp yetmezliğinde, zayıflayan kalp böbreklerdeki kan akışını azaltarak böbreklerin atık maddeleri süzme kapasitesini düşürür. Bu da sıvı birikimine, yüksek tansiyona ve sonuçta böbrek hasarına yol açar. Aynı şekilde, kronik böbrek hastalığı olan hastalarda böbreklerin sıvı atımındaki yetersizlik, vücutta sıvı birikimine neden olur ve bu durum kalbin iş yükünü artırır. Bu ekstra yük, kalp yetmezliğini tetikleyebilir veya mevcut kalp hastalığını daha da kötüleştirebilir. Ayrıca, böbrek hastalıkları sırasında vücutta biriken toksinler ve elektrolit dengesizlikleri, kalbin elektriksel aktivitesini bozarak ritim bozukluklarına yol açabilir. Kardiyorenal sendromun tedavisi, hem kalp hem de böbrek fonksiyonlarını eş zamanlı olarak yönetmeyi gerektirir. Tedavi sürecinde hastaların sıvı dengesi yakından izlenmeli, idrar söktürücü (diüretik) ilaçlar dikkatli bir şekilde kullanılmalı ve kan basıncı kontrol altında tutulmalıdır. Ayrıca, böbrekleri koruyucu ilaçlar ve kalp fonksiyonlarını destekleyici tedavilerle hastanın genel durumu stabilize edilmeye çalışılır. Ancak tedavi süreci karmaşık olabilir ve her iki organın da birbirini etkilediği bu durumlarda, tedavi planı titizlikle düzenlenmelidir.
Sayılanların yanı sıra, nefrolog olarak da bilinen nefroloji uzmanları hiponatremi (sodyum düşüklüğü) gibi elektrolit dengesizliklerinin de tanı ve tedavisi ile yakından ilgilidir.
Nefroloji Bölümünde Uygulanan Tanı ve Test Yöntemleri Nelerdir?
Nefroloji uzmanları böbreklerin fonksiyonunu değerlendirmek için görüntüleme yöntemlerinden böbrek biyopsisine kadar çeşitli tanı yöntemlerinden faydalanabilirler. Nefrologlar tarafından uygulanan başlıca tanı ve test yöntemleri şu şekildedir:
- Böbrekleri ve böbrek damarlarını görüntülemeye yardımcı röntgen, bilgisayarlı tomografi (BT) ve renkli doppler ultrasonografi gibi görüntüleme yöntemleri,
- Böbreklerin filtreleme hızını yani glomerüler filtrasyon hızını (GFR) ölçmeye yardımcı olan böbrek fonksiyon testleri,
- Böbrek yetmezliği hastalarında kanda yüksek seviyelere ulaşabilen kreatin, kan üre nitrojeni (BUN)gibi atık maddeleri ölçmek amacıyla uygulanan kan tetkikleri,
- İdrardaki albumin ve protein miktarlarını ölçmek amacıyla idrar tetkikleri,
- Kandan geçerek idrara karışan kreatin seviyesini veya protein seviyesini ölçmek için başvurulan 24 saatlik idrar toplama.
Alanında uzman bir nefrolog kan veya idrar tahlillerinde anormallik olan hastalarda gerekli görürse böbrek biyopsisi yapılmasını isteyebilir.
Nefroloji Bölümünde Uygulanan Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
İlgili girişimsel radyoloji ve cerrahi uzmanları ile koordine bir biçimde böbreklerin işlevini olması gerektiği gibi yerine getiremediği durumlarda nefroloji uzmanları hastalığın evresine göre farklı tedavi seçeneklerine başvurabilir. İleri evre böbrek yetmezliği olan hastalarda sıklıkla kullanılan tedavi yöntemlerinden bir tanesi hemodiyalizdir. Hemodiyaliz kanın Erken evrelerde ağızdan ya da damardan verilen ilaçlarla tedavi edilebilirken ileri evrelerde (böbrek fonksiyonları %15’in altına indiği durumlarda) böbrek yerine koyma tedavileri gerekli olabilir. Başlıca 3 tip böbrek yerine koyma tedavi yöntemi mevcuttur: Periton diyalizi (karın diyalizi), hemodiyaliz (diyaliz merkezlerinde yapılan diyaliz yöntemi) ve böbrek nakli. Karın diyalizi, karın içerisine küçük bir ameliyat ile yerleştirilen bir sistem sayesinde gün içerisinde belli yoğunluklardaki sıvıların karın içerisine verilip tekrar boşaltılmasına dayanan bir mekanizmaya sahiptir. Hemodhemodiyaliz bir cihaz yardımıyla vücut dışına alınması, atıklardan ve fazla sıvıdan arındırılması ve tekrar vücuda geri verilmesi prosedürüdür. Karın (periton) diyalizi de alternatif seçeneklerden bir tanesidir. (14). Böbrek naklinde ise hasta ile doku uyumu olan bir kadavradan alınan böbrek hastaya nakledilebileceği gibi canlı bir donörden (vericiden) alınan böbrek de nakilde kullanılabilir.
Böbrek Nakli Kimlere Yapılamaz?
Hangi hastaların böbrek nakline uygun olup olmadığına nefrolog ve nakil cerrahı detaylı bir değerlendirmenin ardından karar verir. Böbrek nakli yapılması riskli olabilecek hastalar aşağıdaki gibidir:
- Hastanın ameliyata engel teşkil edebilecek ciddi sağlık sorunlarının bulunması,
- Çok kısa bir yaşam beklentisi
- İleri kalp hastalığı
- Alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı
- Demans veya tedavi edilmemiş kontrolsüz akıl hastalığı
- Aktif kanser yada çok yakında kanser tedavisi
Kimler Böbrek Nakli Vericisi Olamaz?
Böbrek nakli operasyonlarında alıcı olmak kadar verici olmanın da bazı şartları vardır. Alıcının kendisi veya en az iki yıl evli kaldığı eşiyle 4. dereceye kadar akraba olmayan verici adayları Sağlık Bakanlığı tarafından görevlendirilen Etik Kurulu onay vermediği sürece donör olamaz. Ek olarak, yapılan tetkikler sonucunda böbrek fonksiyonlarında bozulma tespit edilenler, insulin gerektiren diyabeti olanlar, aktif veya çok kısa süre önce tedavi edilmiş kanseri olanlar, genel sağlık durumu iyi olmayanlar, kan grubu ve doku uyumunu sağlamayanlar böbrek nakli vericisi olamaz.
Çapraz Böbrek Nakli Nedir?
Çapraz böbrek nakli, hasta/hasta yakını arasında kan grubu ve doku uyumsuzluğu olması durumunda aralarında kan grubu ve doku uyumu bulunmayan hasta ve donörün aynı durumdaki başka bir hasta ve vericisi ile böbrek değiştirmesi anlamına gelir. Günümüzde çapraz böbrek nakli operasyonları 2 veya daha fazla çift arasında gerçekleştirilebilir. Nakil sırasına yazılan hastalar arasında uygun eşleşme olduğunda hasta ve hasta yakınları nefroloji uzmanları tarafından çapraz nakil hakkında bilgilendirilir.
Nefroloji Uzmanı ve Üroloji Uzmanı Arasındaki Fark Nelerdir?
Nefroloji ve üroloji bilim dallarının çalışma sahaları çoğu zaman birbiri ile örtüşmekle birlikte aralarında bazı farklılıklar da vardır. Nefrologlar genellikle böbrekler ve böbrekleri etkileyen sağlık sorunları ile yakından ilgiliyken böbrekler ve idrar yollarının yanı sıra erkek üreme sistemi organları konusunda da uzmandır.
Böbrek Sağlığını Korumanın Yolları Nelerdir?
Vücuttaki zararlı atıkları ve fazla sıvıyı uzaklaştırmaktan, sıvı-elektrolit dengesini sağlamaya kadar önemli görevleri bulunan böbreklerin sağlığını korumak genel sağlığın ayrılmaz bir parçasıdır. Böbrek sağlığını korumaya yardımcı olabilecek bazı önlemler şu şekildedir:
- Düzenli olarak egzersiz yapmak ve ideal kiloyu korumak,
- Kan şekerini kontrol altında tutmak,
- Kan basıncını normal seviyelerde (120/80 mmHg) tutmaya özen göstermek,
- Sağlıklı ve dengeli beslenmek,
- Herhangi bir sağlık sorunu olmadığı sürece günde en az 1,5-2 litre su tüketmek,
- Sigara ve alkol gibi zararlı alışkanlıklardan uzak durmak,
- Yüksek tansiyon, diyabet gibi sağlık sorunu bulunanlar veya ailesinde böbrek hastalığı öyküsü olanlar gibi yüksek risk grubundaki kişilerin düzenli olarak böbrek fonksiyon testleri yaptırması.
Ayrıca böbreklerin başlıca görevlerinden bir tanesi ilaçlar gibi maddeleri vücuttan uzaklaştırmak olduğundan doktor önerisi olmadığı sürece gıda takviyesi kullanmak böbreklerin zarar görmesine neden olabilir.
Böbrek hastalıkları bazı durumlarda herhangi bir şikayete neden olmadan, ancak rutin testler sayesinde fark edilebilir. Bu nedenle bel ağrısı, ödem, idrar yaparken zorlanma gibi şikayetleri olanların ve risk grubunda bulunan kişilerin alanında uzman bir doktordan randevu alarak düzenli kontrollerini yaptırması önemlidir.