Tebrikler!

Tebrikler!
Yaşamınızın en önemli dönemlerinden birine giriyorsunuz.



HAMİLESİNİZ!
Çok kısa bir süre sonra vücudunuzda yaşayan minik bir bedenin varlığını hissetmeye başlayacaksınız.

Bu size gerçek dışı mı görünüyor? Çok normal!

Vücudunuzda ve hayatınızda değişimler yaşanıyor. Belki şu an bir farklılık hissetmiyor olabilirsiniz ama hormonlarınız değişiyor ve bedeniniz büyük bir değişikliğe hazırlanıyor.




 

Hamile Kalmaya Karar Verdiğinizde...

Çocuk sahibi olmak, insanın hayatında verdiği en önemli kararlardan biridir. Bu karar verildiğinde, hamileliğe hem ruhsal hem de fiziksel açıdan hazır olmak gerekir.

İlk doktor ziyaretini hamile kaldıktan sonra yapmak her zaman yeterli olmayabilir. Sağlıklı bir hamilelik ve doğum süreci geçirmek ve sağlıklı bir bebeğe kavuşmak için, hamile kalmaya karar verdiğinizde doktorunuzla görüşmeniz önemlidir. Doktorunuz hem sizin hem de dünyaya getirmeyi planladığınız bebeğinizin sağlığı açısından bazı incelemelere gerek duyabilir.

Gebelik öncesi muayene
Anne olmaya karar verildiğinde ilk yapılması gereken gebeliği takip etmesi istenen doktorla temasa geçmek, randevu almak ve muayeneye gitmektir. Gebelik öncesi muayenenin bir takım amaçları vardır. Sağlık durumuyla ilgili amaçların dışında, hamileliğinizi takip etmesini ve size doğumunuzda eşlik etmesini arzu ettiğiniz doktorunuzu tanımanız ve diyalog kurmanız açısından da bu ilk ziyaret son derece önemlidir.

Hamilelik öncesi ilk muayenenizde, doktorunuz sizden genel sağlık durumunuz ve geçmişteki hastalıklarınızla ilgili bilgiler alacaktır. Bu sorgulamanın amacı, hamile kalmayı geciktirebilecek ya da engelleyebilecek bazı hastalık ve durumların olup olmadığını araştırmak ve gerekiyorsa tedavi etmek için girişimde bulunmaktır.

Bazı hastalık ya da durumlar hamilelik üzerinde olumsuz şekilde etki edebilirler. Bu tür hastalık ya da durumların hamile kalmadan önce saptanması ve eğer mümkünse tedavi edilmesi önemlidir.

Önemli olan bir başka nokta da, eğer varsa daha önceki hamileliklerinizle ilgili bilgilerdir. Daha önce doğum yaptıysanız bebeklerin doğum haftaları, doğum kiloları, doğum şekli, eylem ve doğum sırasında yaşanan özellikler değerlendirilir. Eğer geçmişinizde tekrarlayan düşükler, sakat ya da ölü doğumlar varsa, doktorunuz yeniden hamile kalmanıza izin vermeden önce bunların nedenlerini araştırma gereksinimi duyabilir.

Hem anne hem de baba adayının aile geçmişleri sorgulanarak soylarında genetik geçiş gösteren herhangi bir anomali ya da hastalığın olup olmadığı araştırılır. Bu tür bir problemin varlığında doktorunuz gebelik öncesi genetik danışmanlık isteyebilir.

Muayene
Öyküden sonra sıra jinekolojik muayeneye gelir. Bu muayene ve ultrason incelemesi sırasında üreme organlarının durumu değerlendirilir; miyom, kist, endometriozis gibi durumların varlığı araştırılır. Hamile kalmayı engelleyebilecek ya da geciktirebilecek durumların saptanması halinde, öncelikle bunların tedavi edilmesi gerekir. Tarama programına göre zamanı geldi veya geçtiyse mutlaka PAP smear testi yapılır.

Laboratuvar incelemeleri
Öykü ve muayeneden sonra bazı laboratuvar incelemeleri gelir. Bilinen herhangi bir hastalığı olmayan kişilerden rutin testler istenir, doktorunuzun tercihine göre değişebilmesi kaydıyla, genelde yapılan testler şunlardır:

  • Tam kan sayımı
  • Rubella (kızamıkçık) ile ilgili testler
  • TSH
Bunların dışında, belirli bir yakınma ya da bulgu varsa buna yönelik incelemeler yapılır. Örneğin adet düzensizliği varlığında detaylı hormon incelemesi gerekli olabilir. Jinekolojik hastalık dışında bir patoloji saptandığında doktorunuz ilgili branştan konsültasyon isteyecektir.

Diyabet açısından riski olan gebelerde HbA1C (açlık kan şekeri) ve insülin bakılabilir.

Öneriler
Yapılan tetkiklerde Rubella’ya (kızamıkçık) karşı bağışık olmadığınız saptanırsa, aşı olmanız yararlı olabilir. Ancak bu aşı canlı virüslerden yapıldığı için aşı sonrası bir ay süreyle hamile kalmamanız ve bu sürenin sonunda bağışıklık gelişip gelişmediğini kontrol ettirmeniz gereklidir.

Eğer diyabet (şeker hastalığı) saptanmışsa, kan şekeri düzeyinizin mutlaka normal düzeyde tutulması gerekir. Yapılan araştırmalar, kan şekeri yüksekliğinin hamilelik üzerinde olan olumsuz etkilerinin döllenme olmadan çok daha önce başladığını ortaya koymuştur.

Alışkanlıklar
Gebelik ve anne olma heyecanı sağlıklı bir yaşam için mükemmel bir motivasyon aracıdır. Bu kararı veren pek çok kadın alışkanlıklarını kendi isteğiyle değiştirmekte, pek çoğunun eşi de ona destek olmak maksadıyla ona uymaktadır. Sonuç daha sağlıklı bireyler ve aile olarak karşımıza çıkmaktadır.

Sigara: Sigarayı bırakmak için anne olmayı istemekten daha iyi bir sebep olamaz. Sigara kadında yumurta, erkekte sperm sayısı ve kalitesini azalttığından, gebe kalmada güçlüğe neden olabilir. Sigara içen anne adaylarının bebekleri düşük doğum ağırlıklı olabilmekte, düşük ya da erken doğum daha sık görülmektedir. Hamilelik süresince sigara kullanan annelerden doğan çocuklarda öğrenme ve davranış bozukluklarına daha sık rastlanmaktadır.

Alkol: Benzer bir şekilde alkol de gebe kalma şansını bir miktar azaltır. Ayrıca anne karnında alkole maruz kalan bebeklerde uzun dönemde zeka gerilikleri, öğrenme bozuklukları, davranış bozuklukları görülebilir. Yine yapılan bir çalışmada, haftada 1-5 kez alkol kullanan kadınların hiç kullanmayanlara göre daha zor gebe kaldıkları saptanmıştır. Alkol, erkekte de sperm sayısı ve kalitesini azaltır.

Stres: Yapılan bazı araştırmalarda infertilite (kısırlık) tedavisi gören kadınlarda, stres gidermek maksadıyla meditasyon yapanlarda gebeliklerin daha kolay elde edildiği sonucuna varılmıştır. Egzersiz, stresi gidermenin sağlıklı ve kolay bir yoludur.



 

Beslenme: Gebelikte olduğu gibi gebe kalmaya karar verildiğinde de beslenme son derece önemlidir. Suni tatlandırıcılar, kafein gibi pek çok maddenin kullanımı azaltılmalıdır. Kilo fazlalığı varsa bunları vermek için en iyi dönem gebelik öncesidir, çünkü gebelikte diyet önerilmez. Yaygın kanının aksine, beslenme bozukluğu olmayan kişilerde hamile kalmadan önce vitamin takviyesi gerekmez. Bu durumun istisnası folik asittir. Hamile kalmadan önce B grubu vitaminlerden biri olan folik asit, bebekteki merkezi sinir sistemi anomalilerini yüzde 50’ye yakın oranda azaltır. Folik asidin düşük yapma olasılığını artırdığına dair az sayıda araştırma olsa da Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi üreme çağındaki kadınların her gün folik asit almasını önermektedir. Bunun yanında, son yıllarda günlük 200 mikrogram iyot alınması da önerilmektedir.

Önemli noktalar
Gebe kalınıp kalınamayacağı önceden bilinemez. Hiçbir doktor, hiç kimseye “çocuğunuz olur” ya da “olmaz” diye garanti veremez. Tabii ki bunun istisnaları vardır. Rahmi ya da testisleri olmayan bireylerden oluşan çiftlerde doğal olarak gebelik olmaz. Ancak anatomik olarak hiçbir problem olmasa bile yüzde 15 olguda açıklanamayan kısırlık olduğu unutulmamalıdır. Hamile kalmaya karar verildiğinde doğal olarak ilk yapılacak şey, korunmayı bırakmaktır.

Gebe kalmak için en uygun dönem 28 günde bir adet gören kadında kanamanın başlangıcından itibaren 12 -15’inci günlerdir.

Gebe kalma şansını artırmak için düzenli bir cinsel yaşam ve haftada en az üç cinsel birliktelik faydalı olur. Bu şekilde çiftlerin yüzde 75’i altı ay içinde gebelik elde eder.

Çiftlerin yüzde 15’inde bir yıl sonunda gebelik gerçekleşmeyebilir. Bu çiftlerin infertilite (kısırlık) araştırılması açısından doktora başvurması gerekir.
 

Hamilelikte Rutin Kontroller

Hamilelikte yapılan kontrollerin amacı, anne adayı ve bebeğin sağlık durumunun izlenmesi, hamilelikle ilgili olası risk faktörlerinin belirlenerek gerekli önlemlerin alınması, anne adayı ve bebeğin doğuma en iyi şekilde hazırlanmasıdır.

Gebelik yaşı hesaplanırken, son adet kanamasının başladığı ilk gün gebeliğin başlangıcı olarak kabul edilir. Gerçekte ise gebelik bu tarihten yaklaşık 14 gün sonraki bir cinsel ilişkide oluşur. Kanama ya da benzeri bir sorun olmadığı sürece ilk kontrol için ideal zaman genellikle son adet tarihinden sonraki 6. haftadır.

Bu ilk kontrolde amaç, ultrasonografi yoluyla gebelik kesesinin rahim içinde yerleşip yerleşmediğini saptamak ve embriyonun durumunun değerlendirilmesidir. Genelde 6. haftada yapılan vajinal ultrasonografide bebeğin kalp atımları görülebilir. İlk kontrol sırasında eğer daha önceden yapılmadıysa bazı kan ve idrar tahlilleri yapılabilir.

Doktorunuz başka bir takip programını önermediyse gebelik takipleri sırasında, 32. haftaya kadar dört haftada bir, 32-36. haftalar arası iki haftada bir ve sonrasında haftada bir bebeğin durumu ve gelişimi ultrasonografiyle değerlendirilir. Ultrasonografi incelemeleri 14. haftaya kadar vajinal yoldan, daha sonra ise karından yapılırken, doktor tüm gebeliğin seyri süresince bebeğin ve anne adayının durumunu değerlendirmek amacıyla bazı incelemelere gerek duyabilir.

Bunlar:

  • Bebeğin ense kalınlığının ölçümü ve anne adayından kan örneği alınması ile 11 ve 14. haftalar arasında yapılan ve bebekte Down sendromu görülme riskini belirleyen ikili test ve birinci düzey anomali tarama USG’si
  • Doktorunuz gerekli görürse Cell Free Fetal DNA testi (anne karnında fetal DNA partikülleri incelenerek yapılan prenetal tanı testi),
  • 20 ve 24. haftada yapılan detaylı fetal anatomik incelemeye yönelik ultrasonografi,
  • 24 ve 28. haftalar arasında gebelikte ortaya çıkabilen şeker hastalığını taramaya yönelik kan testleri ile yine gebelik seyri sırasında doktorun gerek gördüğü zamanlarda isteyeceği çeşitli kan ve idrar incelemeleridir.
32. haftadan itibaren ise bebeğin durumunu değerlendirmek amacıyla rutin ölçümler ve takipler yapılır.


 

Hamilelikte Sık Görülen Yakınmalar

Gebelik, anne adayının fizyoloji ve psikolojisini değiştiren uzun bir dönemdir. Bu dönemde gerek fizyolojik gerekse patolojik pek çok yakınma anne adayını rahatsız eder. Bunlardan en çok karşılaşılanlar şunlardır:

Bulantı ve kusma
Gebelikte sık karşılaşılan yakınmalardan biri olan bulantı ve kusma genelde 6. hafta civarında başlar. Bulantı en sık sabah kalkıldığında hissedilir ve bu nedenle sabah hastalığı adı da verilir. Gün içerisinde normalde rahatsız etmeyen yemek kokuları, sigara kokusu, parfüm kokusu gibi uyaranlar anne adayında şiddetli bulantı ve kusmalara neden olabilir. Anne adayı tiksinme hissi nedeniyle yemek yemek istemeyebilir. Emesis Gravidarum adı verilen gebeliğe bağlı bulantı ve kusma durumunda yapılması gereken, azar azar ama sık sık kuru gıdalar tüketmektir. Kuru ekmek, peksimet, kraker uygun yiyeceklerdir. Ayrıca bulantıyı uyaran etkenlerden mümkün olduğunca uzak durmak şikayetleri önemli ölçüde azaltır.

Bu yaklaşımla şikayetler azalmazsa, bulantıyı önleyici ilaç tedavileri gündeme gelir. Burada tercih edilmesi gereken ilaçlar özellikle gebelik bulantılarına yönelik hazırlanmış ilaçlar olmalıdır ve mutlaka doktor tavsiyesiyle alınmalıdır. B grubu vitaminler de faydalı olur. Kusmaların ilaçla da geçmediği durumlarda anne adayı yeteri kadar beslenemiyor demektir. Bu durumda anne öz kaynaklarını kullanmaya başlar ve kanda asit miktarı artar. Yapılan idrar tetkikinde bu asitlerin yüksek oranda saptanması, hastanede yatarak tedavi gerektirir. Kusmalara bağlı olarak gelişen sıvı eksikliği, sodyum ve potasyum gibi bazı elektrolitlerin açığı mutlaka tedavi edilmelidir. Bu duruma Hiperemezis Gravidarum adı verilir. Anne adayına damardan sıvı, bulantı önleyici ilaçlar ve vitamin takviyesi yapılır. Hasta 2-3 gün içerisinde kendini toparlar. Gebeliğe bağlı bulantı ve kusmalar 16. haftada azalarak kaybolur. Çoğul gebelik, mol gebeliği gibi hormonların normalden fazla salgılandığı durumlarda şikayetler daha uzun süreli ve şiddetli olabilir.

Sık idrara çıkma
Gebelik ilerledikçe büyüyen rahim, hemen önündeki mesaneye baskı yaparak kapasitesini azaltır. Bu nedenle kişide sık sık idrara çıkma hissi görülür. Bu tamamen normal bir durumdur. Ancak idrar yaparken yanma söz konusu ise bir enfeksiyonun belirtisi olabilir ve mutlaka incelenmesi gerekir.

Vajinal akıntı ve kaşıntı
Gebelikte artan östrojen hormonunun etkisiyle vajinal akıntı ortaya çıkabilir. Bu akıntı renksiz ve kokusuzdur. Eğer beraberinde kötü koku mevcutsa, akıntı sarı-yeşil renkte ise bir enfeksiyon söz konusu olabilir.

Ayrıca gebelik esnasında vajinanın asiditesi ve glikojen miktarındaki değişimlere bağlı olarak mantar enfeksiyonlarına uygun zemin hazırlanır. İçerisinde beyaz renkli parçacıklar olan ve kaşıntının eşlik ettiği akıntılar mantar enfeksiyonu göstergesidir ve tedavi edilmesi gerekir. Gebeliğin ikinci yarısında ani ve fazla miktarda olan su gibi akıntılar zarların erken açılması olabilir. Böyle bir durum söz konusu olduğunda hemen doktorla temasa geçilmelidir.

Kabızlık
Gebelikte salgılanan hormonlardan bazıları tüm istemsiz çalışan düz kaslarda gevşemeye neden olur. Bunun doğal sonucu olarak kabızlık söz konusu olabilir. Gebeliğin son döneminde iyice büyüyen rahmin kalın bağırsağın son bölümüne baskı yapması da kabızlık nedeni olabilir. Kabızlık, aynı zamanda gebelikte ortaya çıkan basurun da nedenlerden biridir. Taze sebze ve meyvelerin bol tüketilmesi, beyaz ekmek yerine kepek ekmeği yenilmesi ve bol miktarda sıvı alınması kabızlığı bir ölçüde rahatlatabilir.

Yanma
Kabızlığa neden olan düz kaslardaki gevşeme, benzer bir şekilde mide ve yemek borusu arasındaki bileşkede de görülür. Bunun sonucunda mide içeriği yemek borusuna kaçar. Mide içeriği asidik bir sıvıdır. Mide dokusu aside dirençli olsa da yemek borusu değildir ve sonuçta bu asidik madde yemek borusunda irritasyona neden olur. Kişi bunu midede ve yemek borusu boyunca yanma olarak algılar. Özellikle yatar durumda daha fazla hissedilen bu durum çok fazla rahatsızlık veriyorsa, asidi nötralize eden ilaçlarla tedavi gerekebilir. Bu durumun önlenmesinde az ve sık yemek yemek, yemek yerken dik oturmak ve yemekten sonra 2 saat yatmamak, yatarken iki ya da üç yastıkla yatarak başı yukarıda tutmak faydalı olur. Sigara, baharatlı yiyecekler, çok tatlı ya da ekşi yiyecekler mide salgısını artıracağı için yanma hissini artırır.

Kasık ve bel ağrıları
Gebeliğin başlangıcından sonuna kadar rahimde görülen ufak çapta kasılmalar anne adayı tarafından kasık ağrısı olarak algılanır. Bu durumda yapılacak fazla bir şey yoktur.

Bazı mineral içeren ilaçlar faydalı olabilir. Bu ağrılar giderek sıklaşıyor ve şiddetleniyorsa, beraberinde kanama ortaya çıkıyorsa hemen doktorla görüşmek gerekir. Gebelik ilerledikçe vücudun ağırlık merkezinin değişmesi, omurga kıvrımının belirginleşmesi ve yine hormonlara bağlı olarak eklemlerde meydana gelen hafif gevşemeler bel ağrılarına neden olabilir. Ortopedik koltuk ve yatak kullanımıyla birlikte egzersiz, ağrıların giderilmesinde yararlıdır.

Varisler, kramplar ve bacaklarda şişlik
Büyüyen rahim, bacaklardan gelen toplardamar sistemine baskı yaparak kanda göllenmelere ve varislere neden olabilir. Yine dolaşım bozukluğuna bağlı olarak bacaklarda kramplar görülebilir. Süt ve süt ürünlerinin yeterli miktarda tüketilmesi, kalsiyum eksikliğine bağlı olarak ortaya çıkan krampları azaltmasına rağmen dolaşım yetmezliğine bağlı olarak görülen krampları etkilemez. Bunların tedavisinde çok fazla ayakta durmamak, mümkün olan her zaman bacakları uzatarak dinlenmek faydalıdır. Varislerin çok belirginleştiği, krampların yukarıdaki önlemlerle geçmediği hallerde doktor önerisiyle varis çorapları kullanılabilir. Benzer mekanizmayla dolaşım bozulması sonucu bacaklarda şişlikler olabilir. Yüzde ve ellerde görülen şişlikler gebelikte tansiyon yükselmesi yani preeklampsinin belirtisi olabileceğinden, böyle bir durumun varlığında mutlaka doktor kontrolü gerekir.

Halsizlik, yorgunluk, çarpıntı
Gebeliğin ilk dönemlerinde genel bir halsizlik söz konusu olabilir. İlerleyen dönemlerde bu durumun devam etmesi ve beraberinde çarpıntı hissi olması kansızlığın belirtisi olabilir.
 

Hamilelikte sağlıklı beslenme

Hamile olan kadınların en çok merak ettiği konu, bu süreçteki beslenme şekillerinin nasıl olması gerektiğidir. Çoğu kadın, bebeğinin gelişimi için doğru ve yeterli beslenemediğini düşünür. Hele hamileliklerinin ilk dönemlerinde kilo alamayan hatta kaybeden kadınları büyük endişe kaplar. Oysa bu panik çoğu zaman gereksizdir. Doğru beslenmek demek her gün belirli miktarda belli bir besinden yemek değildir. Özellikle gebeliğin ilk dört ayında kilo almak kadar vermek de son derece normaldir. Önemli olan hamilelik sürecinde dengeli beslenmektir. Hamile bir kadının günlük kalori gereksinimi hamilelik öncesi dönemden sadece 300 kalori kadar fazladır. Bu miktar da her öğünde birkaç kaşık fazla yiyerek sağlanabilir.

Beslenmede çeşitlilik önemlidir. Bu, hem yemekleri monoton biçimde algılamanızı engeller hem de yeterli miktarda vitamin ve besin öğeleri almanıza destek olur. Önerilen gruplarda her gün farklı şeyler tüketmeye gayret göstermek gerekir.

Suyun asla ihmal edilmemesi gerekir. Hidrate olmak yani yeteri kadar suya sahip olmak hamilelikte pek çok yarar sağlar. Bunlardan en önemlisi erken doğum riskini azaltmasıdır. Aynı zamanda cilt güzelliği ve elastikiyeti için su son derece önemlidir. Yeteri kadar su içmek hamileliğe bağlı kabızlık ya da ödem gibi rahatsızlık verici sorunları da azaltır. Taze sıkılmış meyve suları da yararlıdır, ancak asla suyun yerini tutmaz. Hamilelikte ana sıvı kaynağınız her zaman su olmalıdır. Soda, kahve gibi içecekler günlük sıvı alım miktarınıza dahil edilmemelidir. Günde en az 8-10 bardak su içmelisiniz. Yiyecekler taze olarak tüketilmeli, konserveden ve işlenmiş ürünlerden mümkün olduğunca uzak durulmalıdır.

Protein, gelişmekte olan bebeğinizin her hücresinde yer alan en önemli yapı taşıdır. Bazı çalışmalar günde en az 75 gram protein alımının preeklampsi ve diğer tehlikeli komplikasyonlara karşı koruyucu olduğunu göstermektedir.

Eğer bulantı ya da mide yanması yakınması varsa, yiyecekler az ama sık öğünlere bölünmelidir. Bu tür bir alışkanlık kan şekeri düzeyinin belirli bir aralıkta tutulmasına da yardımcı olur. Özellikle gebeliğin son 3-4. ayında öğün sayısı altıya çıkartılmalıdır.

Hamilelikte önerilen miktarda kilo alımı esastır. Doktora danışmadan asla ve asla diyet yapılmamalıdır. Herhangi bir besin maddesinin alımını kısıtlamamak gerekir. Buna tuz da dahildir. Hamilelikte yeterli ve uygun beslenme, sağlıklı bir bebeğe sahip olmanın önemli adımlarından biridir. Vitamin hapları almanız bazı besinleri yemeyebileceğiniz anlamına gelmez. Haplar sadece yeterli ve önerilen miktarda vitamin aldığınızdan emin olmanızı sağlar.

Abur cuburdan uzak durmak gerekir. Bunu başarmak kolay değildir, ancak miktarlarına dikkat edebilirsiniz. Hamilelik istediğiniz kadar kilo alabilmeniz için bir fırsat değildir. Özellikle tatlı tüketimine dikkat edilmelidir. Ancak haftada bir iki defa yenilen tatlının bir zararı yoktur.

Anemi (kansızlık), obezite, çoğul gebelik, erken yaşta gebelik, şeker hastalığı gibi sorunlarınız varsa, bu sorunlar hamilelik süresince beslenmenizle ilgili özel durumlar doğurabilir. Doktorunuza kendi durumunuzla ilgili özel bir beslenme programı uygulamanız gerekip gerekmediğini mutlaka sorunuz.

Öneriler

  • Yemek yaparken, yemekler arasında ve tuvaletten sonra mutlaka ellerinizi iyice yıkayın.
  • Kullanılmış mutfak malzemelerini yıkamadan yeniden kullanmayın.
  • Yemek pişirirken çiğ etin diğer malzemelerle temas etmemesine dikkat edin.
  • Çiğ eti buzdolabında sıkıca paketleyerek saklayın.
  • Et ürünlerinin iyi pişmiş olduğundan emin olunuz.
  • Paslı konserve kutularını kullanmayın.
  • Pastörize edilmemiş süt içmeyin.
  • Sebze ve meyvelerin iyi yıkandığına emin olun. Toprak artığı içermemesine özen gösterin.
  • Özellikle dondurulmuş etleri pişirmeden önceiyice çözülmesini bekleyin.
  • Dondurulmuş gıda maddesini çözdükten sonra asla yeniden dondurmayın.
  • Bir gün bile olsa son kullanım tarihi geçmiş hiçbir ürünü kullanmayın.
  • Buzdolabınızın içindeki sıcaklığın en fazla 4 derece olması gerektiğini unutmayın.
  • Restoranlarda önceden pişirilip sıcak kalması için ışık vb. altında bekletilen yiyeceklerden uzak durun.
  • Hazırlanışı ve saklanışı konusunda emin olmadığınız hiçbir besin maddesini yemeyin.
  • Evde hayvan besliyorsanız, mutfağa sokmayın.


 

Ay Ay Hamilelik

İLK TRİMESTER

Birinci ay

Sperm ile yumurtanın birleşmesi, yeni bir hayata atılan ilk adımdır. Bu birleşmeyi takiben oluşan hücreler hızla çoğalmaya başlar. Yumurta ve spermin birleşmesi yaklaşık olarak adet kanamanızın ilk gününden iki hafta sonra gerçekleşmesine rağmen, son adet kanamanızın ilk günü gebeliğin de başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Fallop tüplerinde gerçekleşen döllenmeyi takiben embriyo tüplerin içinde yavaş yavaş ilerler ve doğuma kadar gelişimini sürdüreceği rahim içine gelerek burada yerleşir ve büyümeye başlar. Döllenen yumurtadan gelişen hücreler bebeğinizi, plasentayı ve amniyon zarını oluşturmak üzere farklılaşır. Gebeliğin çok erken dönemlerinde progesteron adı verilen bir hormon yüksek miktarda salgılanır. Progesteron, gebeliğin devamı için gerekli bir hormondur. Başlangıçta yumurtalıklardan salgılanan progesteron, gebeliğin ilerleyen dönemlerinde plasenta tarafından üretilir. Progesteronun etkisiyle endometrium adı verilen rahim iç zarı kalınlaşır ve rahime giden kan miktarı artar.

İkinci ay
Gebelik ilerledikçe bebeğin tüm organları da yavaş yavaş oluşmaya başlar. İlk önce gelişen sistem dolaşım sistemidir. 5-6 haftalık bir hamilelikte vajinal yoldan yapılan ultrasonografide bebeğe ait kalp atımları görülebilir ve doppler ultrasonografiyle duyulabilir. Daha sonra bütün iç organlar ve organ sistemleri oluşmaya başlar. Kollar ve bacaklar küçük tomurcuklar halinde belirginleşir. Giderek uzayan bu tomurcukların uç kısmında el ve ayaklarla, duyu yetenekleri olmasa da bebeğin gözleri ve kulakları da bu dönemde oluşur.

Anne adayında ise bu dönemde bazı değişiklikler görülebilir. Hormonların etkisiyle memelerde şişlik ve hassasiyet sık karşılaşılan bir bulgudur. Yine benzer şekilde, gebeliğe bağlı bulantı ve kusmalar, yorgunluk ve sürekli uyku isteği de bu dönemde ortaya çıkabilir. ortaya çıkabilir. Bebeğin gereksinimlerini ideal şekilde karşılayabilmek amacıyla genital bölgeye ulaşan kan miktarında belirgin bir artış söz konusudur. Bu fazla kan akımına bağlı olarak vajinal bölgede şişlik ve hassasiyet görülebilir. Aynı dönemde vajinal akıntıda, vajinayı enfeksiyonlardan uzak tutmaya yardımcı olacak şekilde dikkat çekici bir artış olabilir. Yine bu dönemde anne adayının duygusal durumunda dalgalanmalar izlenebilir.

11. haftada embriyo artık kocaman bir FETUS’tur ve boyu yaklaşık üç santimetredir.




Üçüncü ay
Bu ayın sonunda bebeğiniz minik bir insan şeklini almış ve tüm organları oluşmuştur. Yüzü tamamen ortaya çıkmış, hatta diş tomurcukları bile oluşmuştur. El ve ayak parmaklarında tırnakları da vardır. Genital organlarıysa oluşmaya devam etmekte olduğundan cinsiyet ayırt edilemeyebilir. Kıkırdak şeklindeki kemikler de hızla oluşmaya devam etmektedir ve bu kemik yapıların üzerleri kaslarla örtülmeye başlamıştır. Bebeğinizin beyni, sinirleri ve kasları fonksiyon görmeye başladığından hareket eder, ancak boyutları küçük olduğundan bu hareketler anne adayı tarafından algılanamaz. Emme refleksi ortaya çıkan bebek elini ya da parmağını emebilir. Yutma refleksi de geliştiğinden içinde bulunduğu amniyon sıvısını yutar ve idrar olarak çıkartabilir.

Bu ayın sonunda anne adayı yavaş yavaş kilo almaya başlar. Hormonlar belli bir dengeye oturduğundan bulantı, kusma gibi yakınmalar giderek azalır. Yorgunluk ve uyku hali de yavaş yavaş azalır.



İKİNCİ TRİMESTER

Dördüncü ay
Bebeğin iç kulağındaki minik kemikler de sertleşmeye başladığından bu ayda bazı sesleri duyabilir, ancak duyma yeteneğinin tam anlamıyla oluşması 7. ayın sonuna kadar devam eder. Henüz görememesine rağmen gözün ağ dokusu ışığa reaksiyon verirken, aynı zamanda kaşlar ve saçlar çıkmaya başlar. Devam eden akciğer gelişiminin sonucunda bebek yavaş yavaş soluk alıp verme hareketleri yapmaya başlar. Anne adayının ise karnı günden güne büyümektedir. Ciltte koyulaşma ve lekelenmeler baş gösterebilir. Meme uçları koyulaşmaya başlarken cilde yakın damarlar belirginleşir. Artan kan hacmine bağlı olarak kalbe binen yük de artar. Çabuk yorulma ve kolaylıkla nefes nefese kalma yakınmaları görülebilir. Bazı anne adayları bebeğin hareketlerini bu ay da hissedebilirler, ancak hissedemezlerse bu bir şeylerin ters gittiği anlamına gelmez.

Beşinci ay
Bu ayda bebeğin duyuları artık yavaş yavaş aktive olmaya başlar. Derisi dokunmaya karşı hassaslaşırken tat alma duyusu da ortaya çıkar. Bazı seslere tepki vermeye başlar ve görme yeteneği de gelişimini sürdürür.

Derideki salgı bezlerinden krem benzeri bir yapı olan Verniks Caseosa salgılanır ve tüm deri yüzeyini kaplar. Lanugo adı verilen ince tüyler oluşmaya başlar. Bu tüyler hem Verniks Caseosa’yı yerinde tutar hem de bebeğin vücut sıcaklığını korumasına yardımcı olur. Bebeği enfeksiyonlardan koruyan ilkel bir bağışıklık sistemi de işlev görmeye başlar.

Bebeğin böbrekleri artık normal çalışmaya başlamıştır ve düzenli olarak idrar yapar. Anne adayında ise bulantı ve kusmalar büyük ölçüde azalmıştır, ancak mide yanması ve hazımsızlık gibi yakınmalar görülebilir. Dönem dönem oluşan kabızlık ve kasık ağrısı da nadir olmayan yakınmalardır. Ancak bu kasık ağrıları düzenli oluyorsa ve günlük yaşamınızı etkileyecek boyutlarda ise doktorunuzla görüşmenizde yarar olabilir. Bu ayın sonunda bebeğinizin hareketlerini hissetmeye başlarsınız. Gebeliğe bağlı karın çatlakları da bu aylarda belirmeye başlayabilir.

Altıncı ay
Bu ayda bebeğinizin cildi yavaş yavaş transparanlığını yitirmeye başlar. Gözün ağ tabakası da oluşumunu sürdürmektedir ve tam anlamıyla olgunlaşmıştır. Akciğerlerde ‘‘surfaktan’’ adı verilen ve akciğerlerin normal işlev görmesini sağlayan maddenin üretimi başlamıştır. Bununla birlikte, bebeğin gelişimini en son tamamlayan bölümü solunum sistemi olacaktır. Bir yetişkinle karşılaştırıldığında kafası hala büyüktür, ancak doğum anındaki kafa-gövde oranı bu dönemlerde yakalanır.

Bu aylarda anne adayının karnı artık belirginleşmiştir. Bebek hareketleri her gün hissedilir. Düzenli bir kilo artışı söz konusudur. Kabızlık ve mide yanması zaman zaman rahatsız edici olabilir. Tiroit bezinin normalden daha fazla aktif olması nedeniyle aşırı terleme olabilir. Henüz erken olmakla birlikte bazı kadınlarda memelerden süt benzeri sıvı gelebilir.

ÜÇÜNCÜ TRİMESTER

Yedinci ay

Bebek hızla büyümekte ve hareket alanı giderek daralmaktadır. Bu haftada görme, duyma ve tat alma duyuları büyük ölçüde gelişimini tamamlamıştır. Bebeğin hareket etmesi kas sisteminin gelişimi için çok önemlidir. Aynı zamanda bebeğiniz kendi vücut sıcaklığını kontrol etme yeteneğini de bu haftalarda kazanır. Kemik iliği artık tek başına kan üretiminden sorumludur. Cilt altında yağ birikmeye başlar. Bebeğe tipik görünümünü veren bu yağ dokusu, doğumdan sonraki ilk birkaç günde gerek duyduğu enerjiyi karşılaması açısından önemlidir.

Anne adayı açısından bakıldığında ise büyüyen rahim mesaneye baskı yaparak sık idrara çıkmaya neden olabilir. Tipik gebe duruşu ve yürüyüşü bu haftalarda belirginleşir. Bel ve sırt ağrıları sıkça karşılaşılan sorunlardandır. Artan kiloya bağlı rahmin baskısı nedeniyle uyku sorunları ortaya çıkabilir. Kabızlık ve hemoroid çoğu kadında karşılaşılan sorunlardandır.

Sekizinci ay
Bebeğinizin büyümesi devam etmektedir. Özellikle beyin ve sinir sistemi hızla olgunlaşmaktadır. Bebeğe ait hareket alanı giderek daraldığından hareketlerinde biraz yavaşlama olması normaldir. Akciğer gelişimi devam etmektedir. Göz gelişimi ise büyük ölçüde tamamlanmıştır. Bebek bu ayda göz kırpmaya başlar.

Anne adayı ise Brakston Hicks adı verilen düzensiz kasılmalar hissedebilir. Bu kasılmalar önemsiz olup erken doğumun belirtisi değildir. Rahmin iyice büyümüş olması nedeniyle ve yarattığı baskıya bağlı olarak kaburgaların altında ağrı olabilir.

Dokuzuncu ay
Bebek büyük ölçüde gelişimini tamamlamış ve doğmaya hazırlanmıştır. Bu ayda bebeğin neredeyse tek görevi kilo almak ve doğumdan sonraki ilk günlerde annesinin sütü gelene kadar gerek duyacağı enerjiyi depolamaktır.

Cildini kaplayan verniks caseosa tabakası ve lanugo adı verilen tüyler yavaş yavaş dökülmeye başlar.

Anne adayı ise uyku sorunları yaşayabilir. Süt üretimine bağlı olarak memelerde büyüme ve şişlik olabilir. Bebeğin aşağıya doğru inmesiyle bir rahatlama ve soluk alıp vermede kolaylaşma hissedilebilir. Artık doğum için herkes hazırdır.



 

Hamilelikte Tehlike İşaretleri

Hamilelik, pek çok kadın için heyecan verici olduğu kadar, endişe uyandırıcı bir dönemdir. Anne adaylarının çoğu, hamile olduklarını öğrendikleri günden itibaren çoğu zaman itiraf etmeseler de, bebeklerinin sağlıklarından endişe duyarlar. Bebeklerini kucaklarına alana kadar tamamen sağlıklı bir bebek dünyaya getirdiklerine inanmazlar. “Elleri, ayakları sağlam mı?” sorusu, doğumdan sonra doktora sorulan ilk sorudur.

Hamile kadınların çok büyük bir kısmı, herhangi bir komplikasyon ortaya çıkmadan sağlıklı ve normal bir gebelik dönemi geçirirler. Çok az bir kısmında ise maalesef anne veya bebek ile ilgili komplikasyonlar, tedavi gerektirebilecek durumlar, bebek kayıpları yaşanabilmektedir. Bu istenmeyen durumların pek çoğu, olay ortaya çıkmadan önce uyarı sinyalleri verir. Bu belirtileri iyi bilmek ve uyanık olmak, zaman zaman hayat kurtarıcı olabilir.

Hamilelik takipleriniz sırasında, doktorunuz durumunuza özel potansiyel problemler ve bunların belirtileriyle ilgili olarak sizi uyaracaktır. Öte yandan, sadece size özel olmayan ve her hamile kadının karşı karşıya kalabileceği bazı uyarı işaretleri de vardır. Bu işaretleri çok iyi bilmeniz ve tanımanız gereklidir. Doktorunuz takipleriniz sırasında, her kontrolde tansiyonunuzu ölçecek, zaman zaman idrar tetkiki yapacaktır. Bu iki inceleme pek çok riskli durumun belirlenmesinde önemli ipuçları verir ve yüksek risk taşıyıp taşımadığınızı saptamaya yardımcı olur.

Eğer bir sonraki sayfada bulunan tablodaki belirtilerden herhangi biriyle karşılaşırsanız, zaman kaybetmeden doktorunuzla görüşmelisiniz. Doktorunuz size nasıl davranmanız gerektiği konusunda yol gösterecektir. Doktorunuzla görüşmeyi ertelemeniz üzücü sonuçlar doğurabilir.



 

Adım Adım Doğuma

Doğum başladığında...
Kadın uterusu (rahim) çok güçlü bir kas yapısına sahiptir. Bu kaslar doğum eylemi esnasında düzenli olarak kasılır ve gevşer. Bu kasılmaların amacı rahim ağzını açmak ve bebeği aşağıya doğru itmektir. Her kadında doğum sancıları farklı olmakla birlikte, çoğu kadında adet kramplarına benzer şekilde başlar. Ağrı en sık kasık ve belde olur. Eğer bu ağrılar düzenli oluyorsa, sıklığı, şiddeti ve süresi giderek artıyorsa ve eğer dinlenince azalmıyorsa doğum başlamış demektir. Doktorunuz, büyük olasılıkla doğum başladığında kendisiyle nasıl temasa geçeceğinizi size bildirmiştir. Bu aşamada hemen doktorla temasa geçip onun önerilerine uyulması gerekir. Zira acil bir sezaryen durumunda midenin boş olması önemlidir. Doktorunuz izin vermedikçe, hastaneye gelene kadar herhangi bir şey yiyip içmeyin.

Şiddetli vajinal kanama olması acil bir durumdur ve varlığında acilen hastaneye gidilmesi gerekir. Benzer bir şekilde, bebek hareketlerinin hissedilmediği hallerde de acil bir durum söz konusu olabilir. Hastaneye müracaat edildiğinde, doktor önce gebenin nabız, tansiyon gibi hayati belirtilerini kontrol eder, bebeğin kalp atışlarını dinler ve vajinal muayene yapar. Bu muayenede rahim ağzının açıklığı, su kesesinin açılıp açılmadığı, bebeğin pozisyonu, bebeğin önde gelen kısmının seviyesi tespit edilir. Ayrıca anne adayının kemik çatısı değerlendirilir ve normal doğuma engel bir hali olup olmadığı anlaşılmaya çalışılır. Daha sonraki aşamada doktorunuz gerekli görüyorsa, rektumu (bağırsakların son kısmı) boşaltmak için lavman yapılır, perine bölgesi traş edilir ve rutin tetkikler için kan alınır. Bebeğin kalp atımlarını ve stres altında olup olmadığını anlamak için monitör bağlanır.

Monitörizasyon, aynı zamanda kasılmaların sıklık ve şiddetini anlamaya da yardımcı olur.

Doğumun evreleri
Doğum eylemi üç evrede incelenir:

  • İlk evre düzenli sancılarla başlar ve rahim ağzının tam açık olmasıyla (10 santimetre) sona erer.
  • İkinci evre bebeğin doğumunu içerir.
  • Üçüncü ve son evre ise bebeğin doğumundan plasentanın çıkışına kadar olan süredir.


Doğumda Birinci Evre
Doğumun süresi değişken olmakla birlikte, anneliği ilk kez tadanlarda genelde daha uzun sürer. Gebelerin yarısından fazlasında bu süre 12 saat civarındadır (vakaların yüzde 20’sinde ise 24 saatten uzundur). İkinci ya da daha sonraki doğumunu yapanlarda ise eylemin 24 saatten uzun sürmesi sadece 50 hastada bir olur.

Doğumun en uzun evresi olan ilk evre de kendi içinde üç ayrı bölüme sahiptir. Bunlar sırasıyla erken ya da latent faz, aktif faz ve yatay fazdır.

Erken fazda, ağrılar düzenli olmasına rağmen araları uzundur. Genelde 10 dakikada bir olur ve bel ağrısı şeklinde hissedilir. Erken faz esnasında rahim ağzı kapalı durumdan beş santim açıklığa ulaşır.

Açıklık beş santimetreye ulaştıktan sonra aktif faz başlar. Ağrılar 2-3 dakikada bir gelmeye başlar ve şiddeti giderek artar. Kramp şeklinde gelen her bir ağrı, 45-60 saniye kadar sürer. Ağrısız doğum için katater takılacaksa, bu safhada yapılır. Epidural anestezi dışında ağrıyı azaltmak için bir takım ağrı kesiciler uygulanabilir.

Aktif faz rahim ağız açıklığı sekiz santimetre olana kadar sürer. Rahim ağzının sekiz santimetreden 10 santimetreye açılmasına kadar olan süre yatay fazdır. Bu faza deselerasyon fazı adı da verilir. Ağrılar en sık, en şiddetli ve en uzun bu dönemde olur. Ancak kısa bir fazdır. Çoğu zaman 5-10 dakika kadar zaman alır. Bu evrede kasılmalar 2-3 dakikada bir gelir ve 60-90 saniye sürer.



Doğumda İkinci Evre
Şimdi anne adayının doğuma etkisi olduğu zaman başlamıştır. İkinci evreyle birlikte, doğum sancıları yani kasılmalar da karakter değiştirir. Araları açılır ve şiddetleri azalır.

Anne adayı yorulmuş olabilir. Bebeğin başı artık vajina içerisindedir ve doğum çok yaklaşmıştır. İşte bu aşamada doğumunuzu yaptıracak olan doktorunuz sizden çok önemli bir yardımda bulunmanızı yani ıkınmanızı isteyecektir.

Tıpkı bağırsağın en son kısmı olan rektum dolduğunda tuvalete gitme ihtiyacı duyduğunuz gibi, bebeğin başı da rektuma baskı yaptığında benzer bir his ortaya çıkar.

Tam açılma olduktan sonra, bir süre kasılma olmaz. Bu süre bir saate kadar uzayabilir. Yorgun olan anne adayı, bu zaman zarfında biraz dinlenme ve soluklanma fırsatı bulur. Doğumun ikinci evresinde, anne adayının başının hafif yukarıda olması, yerçekimi gücünden de faydalanmak açısından önemlidir. Pek çok doğum masasında ıkınma esnasında güç almak için tutacak saplar ya da ayak pedalları vardır. Bazı durumlarda doktorunuz sizi doğumhaneye almadan önce, çömelerek odanızda ıkınmanızı da isteyebilir.

Doğru ve etkili ıkınmak için dikkat edilmesi gereken bazı kurallar vardır. Kasılma en yüksek noktaya ulaştığında alınabildiği kadar derin bir nefes alınır. Baş öne doğru kaldırılır ve çene göğüse değdirilmeye çalışılır. Ağız ve burundan hava ve ses kaçmayacak şekilde bütün güçle ıkınılır.

Bu aşamada bağırmak, ciğerlerdeki havayı dışarı kaçırmak, boğazı şişirmek anne adayının kendisini yormasından başka hiçbir işe yaramaz. Ikınmanın amacı, bebeği aşağıya doğru itmektir. Bebeğin kalp sesleri düşmeye devam ederse vakum ya da forseps takılması gerekebilir.

Özetleyecek olursak; doğumun ikinci evresinde en önemli görevlerden biri anne adayına düşmektedir. Ancak unutulmaması gereken nokta, hiçbir doğumun birbirinin aynısı olmadığı, kimi doğumlarda eylem son derece kısa sürerken, kimisinde uzayabileceğidir.

Vajinal doğum
Epizyotomi, kontrolsüz yırtıkları önlemek amacıyla perine bölgesinin doğum sonrası dikilmek üzere kesilmesidir.

Bazen bebek başının çıkmasının güç olduğu durumlarda epizyotomi yapılabilir.

Kasılmalar ve ıkınmaların etkisiyle, bebeğin başı artık iyice aşağıya iner ve vajina girişinde görünür. Buna “taçlanma” ismi verilir. Artık doğum çok yakındır. Son bir ıkınmayla bebeğin başı yavaş yavaş vajinadan doğar. Bu aşamada bebeğin başının kontrolsüz çıkmaması için doktor özel manevralar yapar. Bebek başı çıktığı anda anne artık ıkındırılmaz. Baş doğduktan sonra, sırasıyla omuzlar ve gövde doğurtulur.

Doğumda Üçüncü Evre
Bebeğin doğumunu takiben rahim hemen küçülür ve kasılmalar azalır. Bu kasılmalar esnasında plasenta yapıştığı yerden ayrılır ve en geç 30 dakika içinde rahim dışına atılır. Bebeğin doğumundan plasentanın çıkışına kadar olan süre doğumun üçüncü evresidir. Plasenta doğduktan sonra kanamayı azaltmak ve rahmin toparlanmasını sağlamak için gerek görülürse uygun ilaçlar enjekte edilir ve rahme masaj yapılır ya da bebeğinizi emzirmeniz istenir. Epizyotomi, plasenta doğduktan sonra ya da doğmadan önce tamir edilebilir. Son kez kanama kontrolü yapıldıktan sonra anne yatağına alınır.

Üçüncü evre, plasentanın doğumunu simgelemekle birlikte, doğumdan sonraki ilk bir saat de doğumun üçüncü evresine dahil edilir. Bunun nedeni, doğum ve onu takip eden ilk saat içinde görülebilecek olan komplikasyonlardır.